Yorulmanın da zevkli bir yanı var...
Beton yığınlarının arasından gün
batımını izleyebilmek için güzel bir yer arıyorum kendime. Yetişmeye
çalışıyorum koşar adımlarla. Yakalamak istiyorum güneşi. Sığınmak istiyorum
kızıl güzelliğine. Yürüdükçe şehrin gürültüsü
azalıyor. Durup kalıyorum öylece. Bundan sonrası tedirgin ediyor beni. Etraftakilerin
azalmasıyla saatlerdir içimde bastırmaya çalıştığım o ses yükseliyor yeniden.
İlerleyemiyorum. Yan tarafımdaki bank iyidir diyorum. Ne seslerden uzak ne de
günbatımından mahrum. Oraya yerleşiyorum. Daha sonra batan güneşin ardından, karanlığın yavaş yavaş şehri
kucaklamasını izliyorum.
Yorulmanın da mutlaka zevkli bir
yanı var. Fakat sana dayatılandan söz etmiyorum. Hayır! Kendi seçtiğin
yorgunluğundan bahsediyorum. Hani o amacının kimseyi memnun etmek olmadığı...
Belki hayallerine koşarken dolu dizgin, belki bir düşkünün eli ayağı, bir
dilsizin sesi, hatta hiç tanımadığın bir çocuğun yüzündeki tebessümün sebebi olurken. Ya da bir doğruyu savunurken yorulmak ne güzeldir. Şimdi sokak lambalarının aydınlattığı şehrin ortasında, ardı ardına çalan sevdiğim parçaları dinlerken tüm bunları düşünmek de çok güzel...
Yorumlar
Yorum Gönder